5 Ocak 2012 Perşembe

Fanatiklikte Uçukluk: Karen Bell ve Rebecca Reeves

"Erkek sporu" diye bilinen futbolda dengeler değişiyor. Önceleri "ne buluyorsunuz bu futbolda" diyen, futbolu "22 adamın 1 topun peşinde koşması" olarak gören kadınlar artık kabuk değiştiriyor. Kadınlar da futbolun içinde yer almaya başladı, artık onlar da maçları takip ediyorlar, futbol dünyasını izliyorlar ve hatta bu konuda yorumculuk yapıyorlar. Daha da ötesi kadın fanatikler de çoğalmaya başladı. Baktığınız zaman özelde ülkemizde ve genelde ise tüm dünyada böyle bir durum söz konusu. (Kadınların futbolun içinde yer almaya başlaması güzel ama hayatın her alanında olduğu gibi burada da izleyici konumdalar. Kadınların futbola ilgisi ancak seyircilik düzeyinde, çok azı bunu kaleme / klavyeye dökerek yorumluyor ve çok çok daha azı da futbol topuyla temas ediyor, yani ilgilerinin artmasına rağmen kadın futbolunun geri kalması söz konusu, ancak bu ayrı bir yazı konusu...)

Tabii olay sadece kadınların futbola ilgisi ve fanatizmi değil... Aslında genel olarak özelde ülkemizde, genelde ise küresel bazda futbola karşı artan bir ilgi söz konusu. Tabii bu artan ilgiler de fanatizme neden olabiliyor, "taraftarlığın böylesi" ve hatta "Allah akıl fikir versin" ifadelerini kurdurtabiliyor... Bu konuda aslında çok örnek var ama burada 2 örnekten bahsedeceğim, ki bu örneklerin kadın olması da konuyu ayrıca ilginç kılıyor...


Karen Bell

Geçen hafta bir fotoğraf dolaşıyordu internette, 38 yaşında İngiliz bir kadına ait. Çoğu yerde "Fanatik Gelin" başlığıyla verildi bu haber...

Yeni evli Karen ve Simon Bell çifti, Manchester City'nin 21 Aralık 2011'de kendi sahasında oynadığı Stoke City maçı öncesinde statta büyük bir heyecana sebep olmuş çünkü yeni gelin Karen stada gelinliğiyle gelmiş, ki gelinliği de M. City'nin formalarından yapılmış...

Nikah günlerinin Manchester City'nin Stoke City ile olan maçıyla aynı güne denk gelmesi, 38 yaşındaki gelin Karen'a ilham kaynağı olmuş. Kafasındaki düşünceyi gerçekleştirmek için kocası Simon'ın 80'lerin başına ait eski M. City formalarını toplamış ve bu formalardan bir gelinlik tasarlayabilmek için, nikah gününe kadar olan zaman zarfı içinde haftanın 6 gününü dikiş makinesi başında geçirmiş. (Gelinliği yukarıda...) Neyse, yeni evli çift, Chester'daki nikah merasimi biter bitmez soluğu Etihad Stadyumu'nda almış ve taraftarın Karen'a olan ilgisi ve alkışlarının arasında, düğün eğlencesi niyetine Manchester City'nin maçını izlemişler. M. City'nin Stoke City'ye karşı galibiyeti de onlara evlilik hediyesi olmuş... M. City kulübü de bu olaya resmî internet sitesinde yer vermiş, çifte de mutluluklar dilemiş...

Peki, bu durum Türkiye'de olsaydı? Yapılan yorumlardan en önde gelenleri herhalde "gelin müstakbel kocasının formalarını parçaladı", "gelin eşine 'artık futboldan daha önemli olarak ben varım' mesajını verdi" şeklinde olurdu... Ya da tam tersi bir şekilde "gelin, evlerde yaşanan 'dizi mi maç mı' sıkıntısına 'maç' yanıtını verdi" şeklinde olurdu...


Rebecca Reeves

Açıkçası bu ablamız, Karen ablamıza göre ya da Vince&Rebecca Reeves çifti, Karen&Simon Bell çiftine göre daha manyak... Flying Dutchman'da okudum bu konuyu ilk olarak, sonrasında da Daily Mail'den ve BBC'den orjinalini...

Konu nedir derseniz... 32 yaşındaki Vince ve 26 yaşındaki Rebecca Reeves çiftinin tuttuğu takım olan Southampton, İngiltere FA Cup 5. turunda yerel bazdaki rakibi Portsmouth ile eşleşir. Çift de Southampton'ın evsahipliğinde 13 Şubat 2010'da oynanacak maça bilet almak için St. Mary's Stadyumu'nda kuyruğa girerler. Buraya kadar normal, ancak anormal olan durum ise bilet için kuyruğa giren Rebecca'nın karnı burnunda hamile olması ve her an doğurabilecek olması. Neyse, çift, kuyrukta yaklaşık 1,5 saattir beklerken Rebecca'nın -bingo- doğum sancıları başlar. Doğum sancıları ve hatta gelen bebek bile onların bu taraftarlığını engelleyemez. Önlerinde 50 kişinin kaldığını belirterek, "O kadar sıra bekledik, yanmasın." anlayışının yansıması olarak koca Vince kuyruktan ayrılmamış ve bir arkadaşını arayarak eşi Rebecca'yı önce eve, oradan da hastaneye götürmesi için yardım istemiş. Aslında, sancılar artıp dayanılmaz noktaya gelince, Vince eşi Rebecca'yı kendisi götürmek istemiş ama Rebecca, "Ben kendim giderim, sen kuyrukta bekle yoksa bileti kaybederiz, alamayabiliriz." diyerek reddetmiş ve hatta ısrar etmiş. Tabii çift birbirinden ayrıldıktan sonra doğum anına kadar telefonla birbirlerinden bilgi almış, Vince eşinin durumunu sorarken, Rebecca da kuyruğun durumunu sormuş...


Nihayet Rebecca sağ salim doğumunu yapmış ve Jessica adını verdikleri bir kız çocuk doğurmuş, eşi Vince de aldığı 2 bileti kaptığı gibi hasteneye gelmiş. Vince'i gördüğünde Rebecca'nın sorduğu ilk soru ise "Biletleri alabildin mi?" olmuş...

Southampton Futbol Kulübü Yönetim Kurulu Başkanı Nicola Cortese çiftin takıma olan bağlılıklarından etkilenerek, Jessica'ya ömür boyu sezonluk bilet hediye etmiş, bununla birlikte oyuncak bir ayı ile çifti tebrik eden ve minik taraftar Jessica'ya "hoşgeldin" diyen bir tebrik kartı göndermiş... Aile, Southampton-Portsmouth maçına kızlarını da götürmek istemiş, hatta esprili bir şekilde "bedava bileti var" demiş ama sonradan da "şimdilik televizyonda izleyecek" diye de belirtmiş...

Ne diyelim, ben bunu çok abartılı buldum... Fanatikliğin bu kadarı da fazla... Bu arada, Rebecca ablamızın bu doğum hikayesi akıllara hemen Kemal Sunal'ın Bekçiler Kralı filmindeki tüp kuyruğunda doğum sahnesini getiriyor. Filmde, kuyrukta doğan çocuğa, Kemal Sunal'ın kuyruğa ithafen "gaz"lı "tüp"lü isimler araken en son İsmail Hakkı'da karar kıldığı gibi burada da "gol"lü "top"lu isimlerden Jessica bulunurdu herhalde...

Bu arada, Southampton, son 25 dakikada yediği 4 gol neticesinde Portsmouth'a evinde 4-1 yenilmiş...

"Vay arkadaş, elalemde ne hatunlar var!" cümlesini kurmadan olmaz. Bizse hâlâ -halk arasındaki tabiriyle- "yine mi top", "toptan başka bir şey yok mu" gibi laflarla uğraşalım...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ShareThis

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...