30 Aralık 2011 Cuma

Şota Arveladze'nin Amrabat ve Arçil Yorumu / Kayserispor'da Amrabat Kadro Dışı


Salı günü (27 Aralık) öğle vakti TRT 3'teki spor haberlerini izlerken Antalya'ya bağlanıldı ve Antalya'da kamp yapan Kayserispor'un kampı görüntülendi, muhabir de canlı olarak Kayserispor Teknik Direktörü Şota Arveladze ile röportaj yaptı.

Röportajda Şota, "kırık" diyeceğimiz bir şekilde, kendisine özgü Türkçesi ile soruları cevapladı. Şota'nın konuşmasında dikkatimi çeken şey sempatikliği, güler yüzü ve Türkçe konuşurken zorlanmasıydı ama futbol dilini, terimlerini de iyi bilmesiydi, iyi bir şekilde vurgulamasıydı. Genel olarak Türkçe konuşması hakkında "Kaç senedir Türkiye'desin, daha doğru dürüst Türkçe konuşmayı öğrenememişsin." şeklinde tepki verdim. Tam bu tepkiyi verirken muhabir ile Şota arasında geçen konuşma beni güldürdü.

(Sorular kelime kelime aynı olmasa da özü bu şekilde...)

Muhabir: (Amrabat'ın tranfer dedikodularını dile getirdikten sonra) Hocam burada hava çok güzel. Yapılan dedikodular bu havayı bozuyor mu?
Şota: Dedikodu kadınların işi, biz erkeğiz, ilgilenmiyoruz. (Tabii bu cevaptan sonra güldüğüm için, arkasından "Tabii..." ile başlayan 1-2 cümlelik cevabı tam anlayamadım.)

Muhabir: (Arçil-Şota muhabbetini dile getirerek) Arçil ne yapıyor?
Şota: (Gülerek) Evde, yatıyor.

İyi ki Türkiye'ye geldin, iyi ki Türkiye olarak seni tanıdık. Takımın önemli değil, dilerim hep Türkiye'de kalırsın güzel insan...


Amrabat Kadro Dışı

Bu arada, Kayserispor'da Amrabat konusunda bazı gelişmeler yaşanmış. Amrabat süresiz kadro dışı bırakılmış, sebebi de Galatasaray'a gitmek istemesi ve bu konuda kriz çıkarması... Yönetimin "Ya takım arkadaşlarından ve teknik kadrodan özür dile, ya da A-2 takımına git" diyerek 1 günlük süre vermesini, Amrabat "Özür dilemiyorum'' diye yanıtlamış ve bunun üzerine Kayserispor Yönetimi, Şota'nın da onayını alarak Amrabat'ı süresiz kadro dışı bırakarak A2 takımına göndermiş. Amrabat da A2 takımının antrenmanlarına katılmamış ama pazartesi katılacağı belirtilmiş...

Gelişmeler bunlarla da sınırlı değil. Beşiktaş yönetimi yaptığı açıklamada Fanatik'in (yukarıdaki) haberinin yalan olduğunu belirtmiş ve Amrabat'ı kimsenin önermediği gibi transfer etme düşüncelerinin olmadığını belirtmiş. Yine aynı şekilde Kayserispor da yaptığı açıklamada Amrabat'ı kimseye önermediklerini, haberlerin yalan olduğunu belirtmiş. Bunlara ek olarak ise Kayserispor'un, Amrabat'ı ayarttığı suçlamasıyla G.Saray'ı TFF'ye yazılı olarak şikayet etmesi üzerine TFF Hukuk Kurulu, Galatasaray Kulübü, yöneticileri ve Amrabat'ın basına yansıyan bütün açıklamalarını toplayıp soruşturma dosyası hazırlamış ve Galatasaray ile Amrabat'tan da savunma istemiş. Buna göre, eğer PFDK tarafından suçlu bulunursa, Galatasaray'a para cezası ve hatta transfer yasağı, Amrabat'a da hak mahrumiyeti gelebilir...

Tabii şu anda Kayserispor ile Galatasaray arasında bir tartışma yaşanıyor, Kayserispor Galatasaray'ı ahlaksızlıkla ve futbolcularını ayartmakla suçluyor... Uzun süredir de Kayserispor Amrabat'ı kesinlikle satmayacaklarını ifade ediyor. Hatta bu Amrabat konusu öyle bir noktaya geldi ki karşılıklı restleşmeler yaşanabiliyor.

Kayserispor Genel Menajeri Süleyman Hurma: "Amrabat konusu artık iyice sabırlarımızı taşırdı. Vermeyeceğiz, göndermeyeceğiz diyoruz ama anlayan yok. Eğer Amrabat, Kayseri’den gidecek olursa bile kesinlikle Galatasaray’a gitmeyecektir. Herkes burada canı istediği takıma gitmiyor."

S. Hurma: "Amacımız oyuncu alıp 'büyüklere' servis yapmak değil..."

Kayserispor Teknik Direktörü Şota Arveladze: "Bizim takımımız sadece başka takımları mutlu etmek için kurulmadı."

Şota: "Kulüpten büyük oyuncu yoktur. Messi bile olsa Real Madrid’den büyük değil." (Messi ve Real Madrid? Sanırım Barcelona demek istedi.)

GS Başkanı Ünal Aysal: "Bundan sonra Kayserispor'dan futbolcu istemem."

Kayserispor GS'yi futbolcularını ayartmakla, ahlaksızlıkla suçluyor ve transfer için Olcan Adın'dan önce Gaziantepspor ile görüşen Trabzonspor'u, Alper Potuk'tan önce Eskişehirspor ile görüşen Fenerbahçe'yi örnek veriyor. Galatasaray ise Kayserispor'u Fenerbahçelilikle suçluyor, Amrabat'ı Fenerbahçe için sakladığını iddia ediyor.

Bakalım bu işin sonu nereye varacak... Ama şu bir gerçek ki Kayserispor, kendisi için çok önemli bir oyuncuyu kadro dışı bırakarak önemli bir ders verdi. "Büyüklerde" olmayan bir şey bu. Kayserispor'a helal olsun.

29 Aralık 2011 Perşembe

Bülent Arınç ile İleri Matematik!!!


Bülent Arınç, geçenlerde katıldığı, partisinin İl Gençlik Kolları’nın Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi’ndeki kongresinde yaptığı konuşmada partisinin ve diğer partilerin oy oranını açıkladı. Bülent Arınç'a göre AKP'nin oyu % 55, CHP'nin % 19, MHP'nin % 16 ve BDP'nin % 6. Bunu açıklarken de öyle bir matematik hesabı yapıyor ki, pes!

Onların hepsini topla. 2 ile çarp, kareköklerini al, bizim yarımız bile etmiyor.

Şimdi bakalım;
Birinci Kısım: CHP + MHP + BDP = 19 + 16 + 6 = 41
41 * 2 = 82
(Karekök) 82 = 9,055

İkinci Kısım: AKP / 2 = 55 / 2 = 27,5

Sonuç: 9,055 < 27,5 yani adam haklı beyler!

Sonucun en kötü ihtimalle eşit çıkması için diğerlerinin toplam oyunun (27,5 ^ 2) / 2 = 378,125 yani % 378,125 gibi bir değere sahip olması gerek. Bu mümkün olamayacağına göre, o zaman AKP'nin oyunun 9,055 * 2 = 18,11 yani % 18,11 olması gerek. Ancak bu durumda da 4'ünün toplam oyu % 41 + % 18 = % 59 oluyor ki "% 41'lik oy nerede" sorusu meydana geliyor. Ek olarak da AKP'nin oyu CHP'nin oyunun altına düşmüş oluyor, ki bu da büyüklerimizin (!) isteyeceği bir şey değil.


Şimdi başka bir yola bakalım... Bu 4 parti dışındaki partilerin oylarının "0" olduğu varsayımından hareketle AKP'nin oyunun "% a", diğer 3 partinin toplam oyunun da "% (100 - a)" olduğunu kabul edelim. (Bu durumda 4 partinin toplam oyu % 100 oluyor.)

Bülent Arınç formülüne göre; 
(karekök) (2 * (100 - a)) = a / 2
Karelerini alırsak; 2 * (100 - a) = (a^2) / 4
(a^2) = 8 * (100 - a) = 800 - 8 * a
(a^2) + 8 * a - 800 = 0

İkinci derece denklem formülüne göre, denklemin kökünü yani AKP'nin oyunu bulmak için diskriminant hesabı yapalım. 
D = (b^2) - 4 * a * c = (8^2) - 4 * 1 * (-800) = 64 + 3200 = 3264
İlk Kök = (-b + (karekök) D) / (2 * a) = (-8 + 57,131) / (2 * 1) = 49,131 / 2 = 24,565
İkinci Kök = (-b - (karekök) D) / (2 * a) = (-8 - 57,131) / (2 * 1) = -65,131 / 2 = -32,565
Bu değerlerden ilki yani a = % 24,565 geçerlidir.
Buradan hareketle, 100 - a = 100 - 24,565 = 75,435

Yapılan hesaba göre, sadece 4 partinin katıldığını varsaydığımızda, Bülent Arınç formülünü uyguladığımızda AKP'nin oyu % 24,565, diğerlerinin toplam oyu % 75,435 oluyor. Görülüyor ki AKP'nin oyu, belirtilen oy  oranının yarısının bile altına düşüyor. Aslında bu bile ona fazla ama yine de "yetmez ama evet". (AKP'nin de, Özal'ın - Mesut Yılmaz'ın ANAP'ı gibi kapanması ve tarihten silinmesi ya da en azından Demirel'in - Çiller'in DYP'sinin DP'ye dönüşüp, siyaseten rahmetli olması ve tabela partisi olarak kalması gibi bir sona sahip olduğu günleri görebilecek miyiz acaba?)

Görülüyor ki Bülent Arınç, matematiksel siyaset alanında Devlet Bahçeli'ye rakip olmaya çalışmış. Ancak çok yoruyor insanı, hesap üstüne hesap yaptırıyor. Ama Devlet Bahçeli öyle mi? Adam basit ve sade bir yöntem izliyor, üstelik kendisi sorup kendisi cevaplıyor.

2009'daki iki 0'ı da silin. Ne kaldı? 29. 2 ile 9'u toplayın 11 yapar. 29 ile 11'i toplarsanız 40 yapar.

Bu kadar! Basit hesap, fazla uğraştırmıyor, yormuyor! O yüzden, matematikte Devlet Bahçeli diyoruz!

Bence hükümet Bülent Arınç'ın bu matematiksel zekasını değerlendirmeli, onu Nobel'e aday göstermeli, yaptığı matematiksel hesabı da Bülent Arınç formülü diye literatüre sokmaya çalışmalı. Hatta üniversitelerimizin matematik bölümleri de fahri doktora unvanı vermeli!!! Yazık oluyor adama, harcanıyor buralarda!

25 Aralık 2011 Pazar

Diego Biseswar, Mesut Özil, Barcelona'nın Ayıbı

Bir süredir, şahsi yoğunluğumdan dolayı blogla doğru dürüst ilgilenemiyorum, internete de zaman ayıramıyorum. Bir süre daha bu yoğunluk sürecek... Futbol ile ilgili "kısa kısa" şeklinde bir içerik girerek hem bu duruma bir ara vermiş olalım hem de blogu boş bırakmamış olalım...


Kayserispor'dan ilginç isimli futbolcular serisine devam...

Kuşkusuz bazı yabancı isimler Türkçe ve Türkiye açısından farklı anlamlar içerebiliyor, farklı şeyler çağrıştırabiliyor. Mesela Beşiktaş'ın eski teknik direktörlerinden John Benjamin Toschak, Galatasaraylı eski futbolcular Falco Götz, Popescu gibi... Bu konuda ise son yıllarda Kayserispor'da bir istikrar söz konusu. Önce takıma Noureddine Amrabat'ı getirdiler, sonra da Aleksandr Amisulashvili'yi (gerçi bu isim 2011 yılında sözleşmesini tek taraflı feshederek Rusya'nın FC Krasnodar takımına gitti) getirdiler. Son bombaları ise Diego Biseswar. Şimdiden "Kayseri'de Bi ses war" şeklindeki yaratıcı (!) manşetlere hazır olun.

Kayserispor'a (veya benzer niyetli kulüplere) transferleri için birkaç "ilginç isimli" futbolcu önerelim: 

  • Remko Pasveer (Hollanda ekibi Heracles'in Hollandalı kalecisi), 
  • Isaac Boakye (Gana Milli Takımı'nda da oynayan, en son Valeranga'da oynamış ve şu anda boşta bir santrafor),  
  • Christian Träsch (Vfl Wolfsburg'un Alman orta sahası), 
  • Andrija Delibašić (Rayo Vallecano'nun Karadağlı santraforu, Karadağ Milli Takımı'nda da oynuyor),
  • Keko (İtalyan Calcio Catania'nın İspanyol santraforu olup asıl adı Sergio Gontán Gallardo'dur - lakabına kurban!), 
  • Milovan Sikimić (Güney Kıbrıs Rum Kesimi ekibi Apollon Limassol'un Sırp defansı), 
  • Marek Hamšík (Napoli'nin Slovak orta sahası ve Slovakya Milli Takımı'nın kaptanı),  
  • Georgie Welcome (Honduras'ın C.D. Motagua takımının santraforu - memnun oldum ben de Goodbye!),  
  • Gojko Kačar (Hamburg'un Sırp orta sahası, Sırbistan Milli Takımı'nda da oynuyor - gerçi bizde de bu isme benzer Trabzonsporlu Giray Kaçar var ama olsun!), 
  • Giuseppe Mascara (Napoli'nin İtalyan forveti), 
  • Alain Junior Ollé Ollé (Norveç'in Stabæk takımının orta sahası - ismi duruma göre oley oley veya Allah Allah şeklinde söylenebilir, sevinç veya kızgınlık durumuna göre!),  
  • Sébastien Squillaci (Arsenal'in Fransız defansı)


Senin bu karede ne işin var Mesut?

Başbakan rahatsızlandı, ameliyat oldu ya, herkes sıraya girdi. Benzer şeyler daha önce de başbakanın annesi ölünce olmuştu. Bakıyoruz, iktidarın çocukları Arda Turan, Rıdvan Dilmen ve Acun Ilıcalı burada. İyi de benim anlamadığım Mesut Özil'in ne işi var burada? Şu anda İspanya'da yaşıyor, doğumunu bilmem ama Almanya'da yetişti, Alman Milli Takımı'nda oynuyor. Yani hiçbir çıkarı, bu kareye girecek hiçbir menfaat ilişkisi ve sebebi yok. O yüzden Mesut ne arıyor bu karede anlamadım... Bu arada, Emre Belözoğlu, Yıldırım Demirören, Adnan Polat gibi iktidarın futboldaki has çocukları nerede acaba? (Aşağıdaki fotoğraf da Beşiktaş-İBB maçından... YD'nin "taziye"den sonraki 2. olayı!)


Barcelona'nın büyük ayıbı!..

İspanya Kral Kupası'nda Barcelona'nın rakibi CE L'Hospitalet (tam adıyla Centre d'Esports l'Hospitalet) idi. Kendisi gibi Katalan bölgesinin L'Hospitalet de Llobregat şehrinin takımı. İspanya 2. Lig B Kategorisi'nde (3. Lige karşılık geliyor) mücadele ediyor ve takım 3. Grup'ta 33 puanla 3. sırada... Yani her 2 kulüp arasında dağlar kadar fark var. Aralarında 2 lig kademesi farkın dışında sıklet farkı da var. Birisi 6294 seyircilik sahada oynarken diğeri dünya çapında bir takım, en son da Japonya'da Dünya Kulüpler Şampiyonu oldu geldi. Yani ortada acayip derecede bir fark var, orantısız bir güç var... 

Neyse, turun ilk maçı 1-0 Barcelona lehine biterken Nou Camp'taki ikinci maç 9-0 gibi farklı bir skorla bitiyor. Ayıp, cidden ayıp! Zaten maçı Barcelona kazanacak, ki karşı takımın oyuncuları, teknik ekibi bile bırakın beraberliği, "3 farklı yenilsek bizim için başarıdır" diyecek konumda ama siz vurun abalıya misali 9 tane atıyorsunuz. Olay zaten, aşağıdaki videoda spikerin dediği gibi, Barcelona'nın yenmesi değil, kaç farklı galip geleceği...

Bazıları buna, "futbolda acımak yoktur, rakip kim olursa olsun atabileceğin kadar atarsın" diyecektir. Hatta Beşiktaş'ın Liverpool'a 8-0 yenilmesini, Fenerbahçe'nin Galatasaray'ı 6-0 yenmesini ve hatta  en son gerçekleşen, Manchester United'ın Arsenal'i 8-2 yenmesini filan gündeme getirecektir. Tamam, eğer rakibinizle aynı güce sahipseniz ya da yakın güçlerdeyseniz, aynı ligdeyseniz ve ayardaysanız, atarsınız ama belirttiğim durumda bu cidden ayıp. Neyi, kime ispat ediyorsunuz veya etmeye çalışıyorsunuz ki!



Bu durum bana 2002-2003 sezonunun 2. yarısındaki Kocaelispor-Beşiktaş maçını hatırlattı. Beşiktaş 5-0 öndedir ve daha fazlası için saldırmaktadır. O dönemki teknik direktör Lucescu müdahale eder. Rakibin zorda olduğunu, bu skorun yeterli olduğunu ve daha fazlasının rakibe ayıp olacağını belirterek, rakibine saygısından dolayı oyuncularından artık gol atmamalarını ister. (Hatta Lucescu'nun, maç esnasında yardımcısı Feyyaz Uçar'a "Söyle çocuklara, daha fazla atmasınlar, bu kadarı yeter. Rakibe ayıp oluyor." dediği rivayet edilir.)

"Kocaelispor zordaydı. Maçı kazanmak yeterliydi zaten. Rakibin zorluğundan faydalanmanın, 5-0'dan sonra daha da üstüne gidip, geri alınmayacak yaralanmalara sebep olmanın bir anlamı yoktu." Mircea Lucescu

ShareThis

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...