Bu satırları sana Roma Yarı Açık Cezaevi'nden yazıyorum. Geçen sene "İki Kâinat Sistemi Üzerine Konuşmalar" kitabımı yazınca Floransa polisi evimi ve ofisimi aradı. Bugün benim Özel Yetkili Roma 4. Engizisyon Ceza Mahkemesi'nde karar duruşmam vardı. Çıkan hüküm şöyle: "Savınız saçma ve düşünsel bakımdan yanlış."
Duruşmadan çıkarken "Dünya yine de dönüyor." diye bağırdım. Koca memlekette iki gazete yazdı. Mahkûm olur olmaz Bilimler Akademisi beni işten attı. Yahu hangi çağda yaşıyoruz? Koskoca Rönesans olmadı da ben hayal mi gördüm?
Bir de teleskopuma el koydular. Senin Medici ailesiyle aran iyidir. Bari teleskopumu verseler.
Galileo Galilei.
10 Ağustos 1633, Floransa
Dostum Galileo;
Dünyada senin gibi insanlar olduğu sürece bu katı zihniyetler biliyorum ki en fazla kırk-elli yıl sonra kaybolup gidecektir. Neredeyse 1700’lere geldik, bilgiyi yasaklayarak bir yere varılamayacağını anlamayacak mı bu insanlar?
Sen yüreğini ferah tut. Dünya ne tarafa dönüyor olursa olsun, bundan sonra hiç kimse onun hızını kesmeye çalışmayacaktır.
En derin sevgi ve desteğimle.
Leonardo da Vinci.
* TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Bülteni'nden (Yıl: 23, Sayı: 253 Haziran 2011) alınmıştır.
“Hayatlarımıza gireli ne kadar oldu: 10 yıl, 20 yıl, 30 yıl? 30 yılda 1 kilodan 100 grama düştü ağırlığı. O hafifledikçe bizim yükümüz arttı fakat. Bir uzvumuz haline geldi çünkü mobil telefon. Bedensel bütünlüğümüzün ayrılmaz bir parçası…
… 30 yılda, hayatlarımız geri döndürülemez biçimde değişti. Ve bu devrimi en çok telefona borçluyuz. Sadece telefonsuz bir hayatı değil, ondan öncesini de hayal edemiyoruz. Hele cep telefonu sonrası doğanlar için onsuz hayat, tarih öncesi bir döneme ait…”
Böyle diyor Akif Beki, 16 Kasım 2010 tarihinde Radikal Gazetesi’nde yayınlanan “Telefonum, Ben ve Bayram” başlıklı yazısında.
Haksız değil Akif Beki. Zira, belirttiği gibi cep telefonları (ve bilgisayarlar) hayatımızın birer parçası hâline geldi. Sanki onlar vücudumuzun birer uzvu, yaşamsal kaynaklarımız ve onlarsız yaşayamayız. Sanki bunlar yokken hayat da yoktu… Peki, hayatımızın vazgeçilmez birer parçası hâline gelen bu cihazları nasıl kullanmamız gerek? Bu yazıda, cep telefonları özelinde, bu konuya değinmeye çalışacağım…
Aslında bu konuda Radikal Gazetesi 1 Şubat 2011 tarihli sayısının Yaşam ekinde konuyu, Sağlık Bakanlığı tarafından oluşurulan "Elektromanyetik Alanların Sağlık Etkilerini Değerlendirme Alt Kurulu"nun hazırladığı rapora dayanarak anlatmış. Ben burada, gerek o yazıdan gerekse de konu ile ilgili aldığım eğitim ve staj tecrübelerimden faydalanarak temel bilgileri vermeye çalışacağım.
Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar
Cep telefonu kullanmayın mesaj atın. Aslında bu ilgili yazının başlığı. Konuyu güzelce özetliyor ama yanlış bir kullanım da söz konusu. Bunu “cep telefonuyla konuşmayın, mesaj atın” şeklinde verse güzel olurdu çünkü mesaj atmak için cep telefonunu kullanmak gerek. Ha, GSM şirketlerinin kampanyaları sonucu mesajlaşmak konuşmaya gore daha pahalı hâle geldi. Neyse...
Telefonda uzun ve gereksiz konuşmayın. Konuşma sırasında da sık sık cep telefonunuzu bir kulaktan diğerine götürün. Cep telefonu ile bir sure konuşunca kulağımız çok ısınır, adeta yanar. Bununla birlikte baş ağrısı oluşuru. Önce kulak, sonra beyin sağlığı için bunu yapmamız gerek.
Konuşurken hoparlör, kulaklık, vb. Yöntemleri kullanın.
Bir numarayı aradığınızda hemen kulağınıza götürmeyin, bağlantının kurulmasını bekleyin. Zira telefon, en çok enerjiyi bağlantı kurulana kadarki süreçte harcar ve bu da yoğun elektromanyetik akım demektir, ki sağlığımız için zararlıdır. Bununla birlikte bir cep telefonu, baz istasyonuna ne kadar uzaksa o kadar çok enerji harcar çünkü telefon en yakın baz istasyonuna bağlanarak haberleşmeyi sağlar ve mesafe ne kadar uzarsa enerji harcaması da o kadar çok olur. Bu hem yoğun enerji harcaması, hem de yoğun elektromanyetik dalga salınımı demektir. Bu durum vücut sağlığının yanında cep telefonu bataryasının da ömrünü normale gore daha çok harcar.
Telefonların kalp, beyin, böbrek gibi organlardan uzak tutulması gerekmektedir. Bununla birlikte, telefonu cep telefonu cep yerine çantada taşınmalı. Eğer cepte taşınması gerekiyorsa, bu durumda tuşlu kısım dışarıya bakacak şekilde yerleştirilmeli. Çünkü dalga yayılımı ilgili taraftan olur ve aksi durumda kasıklara, cinsel organa ve böbreklere zarar vermesi söz konusu.
Hamileler, çocuklar cep telefonu kullanmamalı, onların ve tabiî bebeklerin yanında da cep telefonu ile konuşulmamalı.
Gece yatarken cep telefonu kapalı kalmayacaksa, yataktan belli bir mesafe (aşağı yukarı 1 metre) uzağa konmalı.
Cep telefonları haraketli araçlarda kullanılmamalı. Zira araç içinde metal çeperlerden içeri yansıyan elektromanyetik alan şiddeti, açık havadakinden daha fazla elektromanyetik dalgaya yol açmaktadır. Bu metal çeperler elektromanyetik alanın dışarıya çıkmasını önlediğinden dalga içeride kalmaktadır. Bu da sağlığı olumsuz etkilemektedir.
SAR Değeri Düşük Telefonlar Tercih Edilmeli
Yukarıdaki maddelere ek olarak 9. Madde olarak “SAR değeri düşük telefonlar edilmeli”yi eklemeliyiz.
Peki, SAR nedir? “Özgül emilim oranı veya özgül soğurma oranı (İngilizce: Specific absorption rate) (SAR), radyo frekans (RF) elektromanyetik alana maruz kalındığında beden tarafından soğurulan enerji oranının bir ölçüsüdür. Birim doku kütlesi başına soğurulan güç olarak tanımlanır ve birimi W/kg'dır. SAR ya tüm beden üzerinde ya da küçük bir örnek hacim (genelde 1 g veya 10 g doku) üzerinden ortalaması olarak alınır.” (Wikipedia) Yani SAR kısaca bir cihazın yaydığı elektromanyetik güçtür.
Yüksek SAR değerine sahip cihazların etkileri ise kısaca şunlardır:
Kısa Vadeli Zararları (24 Saat):
Görüş alanında daralma.
Kalp rahatsızlıkları.
Kalp pilinin bozulma riski.
Hafıza zayıflaması ve beyin tümörü riski
Yoğun stres ve yorgunluk hissi.
Kalıcı işitme bozuklukları.
Konsantrasyon ve dikkat bozulması.
Embriyo gelişiminin zarar görmesi.
Kulak çınlaması ve kulaklarda ısınma
Kadınlarda düşük riskinin artması.
İşitmede geçici aksaklıklar oluşması.
Kan hücrelerinin bozulması.
Baş ağrıları ve sersemleme
Bağışıklık sisteminin bozulması.
Uzun Vadeli Zararları (10 Yıl):
Yüksek tansiyon.
Genetik yapının bozulması.
Sperm sayısının azalması.
Beyaz kan hücresi (lenfoma) kanseri.
Cilt kanseri.
Kan beyin bariyerinin zedelenmesi.
Telefonların SAR değerlerini internetten, googla’dan bulmak mümkün. Örneğin;
En düşük Sar değerine sahip telefonlar:
Marka
Model
SAR değeri (W/Kg)
Samsung
F210
0.20
Nokia
6267
0.31
Emporia
Life
0.37
HTC
TYTN11
038
LG
KE970 Shine
0.43
LG
KU970
0.43
Nokia
6290
0.47
Samsung
U600
0.48
Nokia
8800i
0.50
LG
KG130
0.52
En yüksek SAR değerine sahip telefonlar:
Marka
Model
SAR değeri (W/Kg)
Sony Ericsson
T650
1.80
Sony Ericsson
W880i
1.45
Nokia
E51
1.40
Sony Ericsson
W950i
1.35
Sony Ericsson
Z610i
1.32
Sony Ericsson
K810i
1.31
Sony Ericsson
W610i
1.31
Sony Ericsson
W660i
1.27
Sony Ericsson
K550i
1.25
LG + Nokia
KU250 + N5700
1.24
Son olarak, cep telefonlarının SAR değerlerini aşağıdaki sitelerden inceleyebilirsiniz.
Bugün internette gezinirken ilginç bir haber dikkatimi çekti, paylaşmak istedim. Aslında mezun olduğum alanla ilgili olduğu için ilgim biraz daha arttı. Neyse...
Konu şu: Kudüs'teki İbrani (Hebrew) Üniversitesi'nde patatesle beslenen pil yapılmış. "Journal of Renewable and Sustainable Energy'de (Yenilenebilir ve Sürdürülebilir Enerji Dergisi) yayınlanan araştırma sonuçlarına göre, bu pile çinko ve bakırdan yapılmış elektrotlar ve bir parça patates yeterli oluyor, tüberkülün önceden kaynatılıp kullanılması, kaynatılmamış bir parçaya oranla elektrik gücünü on ile çarpıyor.
Patatesin ürettiği enerjinin ücreti, D tipi 1,5 voltluk bir pilin beşte biri, ve genellikle gelişmekte olan veya az gelişmis ülkelerde kullanılan gaz lâmbasından altı defa daha ekonomik.
D tipi pil
Bilim adamları bu teknolojiyi lisans satın almadan kullanılmak üzere fakir ülkelere vermeye karar verdiler.
Bu teknoloji çok enteresan olup dünya nüfusunun büyük bir bölümüne elektrik kullanımında yardımcı olacaksa da bilgisayarlarımızın bataryalarında sebze kullanabilmemiz için daha epey ilerleme kaydetmek gerekiyor."