25 Aralık 2011 Pazar

Diego Biseswar, Mesut Özil, Barcelona'nın Ayıbı

Bir süredir, şahsi yoğunluğumdan dolayı blogla doğru dürüst ilgilenemiyorum, internete de zaman ayıramıyorum. Bir süre daha bu yoğunluk sürecek... Futbol ile ilgili "kısa kısa" şeklinde bir içerik girerek hem bu duruma bir ara vermiş olalım hem de blogu boş bırakmamış olalım...


Kayserispor'dan ilginç isimli futbolcular serisine devam...

Kuşkusuz bazı yabancı isimler Türkçe ve Türkiye açısından farklı anlamlar içerebiliyor, farklı şeyler çağrıştırabiliyor. Mesela Beşiktaş'ın eski teknik direktörlerinden John Benjamin Toschak, Galatasaraylı eski futbolcular Falco Götz, Popescu gibi... Bu konuda ise son yıllarda Kayserispor'da bir istikrar söz konusu. Önce takıma Noureddine Amrabat'ı getirdiler, sonra da Aleksandr Amisulashvili'yi (gerçi bu isim 2011 yılında sözleşmesini tek taraflı feshederek Rusya'nın FC Krasnodar takımına gitti) getirdiler. Son bombaları ise Diego Biseswar. Şimdiden "Kayseri'de Bi ses war" şeklindeki yaratıcı (!) manşetlere hazır olun.

Kayserispor'a (veya benzer niyetli kulüplere) transferleri için birkaç "ilginç isimli" futbolcu önerelim: 

  • Remko Pasveer (Hollanda ekibi Heracles'in Hollandalı kalecisi), 
  • Isaac Boakye (Gana Milli Takımı'nda da oynayan, en son Valeranga'da oynamış ve şu anda boşta bir santrafor),  
  • Christian Träsch (Vfl Wolfsburg'un Alman orta sahası), 
  • Andrija Delibašić (Rayo Vallecano'nun Karadağlı santraforu, Karadağ Milli Takımı'nda da oynuyor),
  • Keko (İtalyan Calcio Catania'nın İspanyol santraforu olup asıl adı Sergio Gontán Gallardo'dur - lakabına kurban!), 
  • Milovan Sikimić (Güney Kıbrıs Rum Kesimi ekibi Apollon Limassol'un Sırp defansı), 
  • Marek Hamšík (Napoli'nin Slovak orta sahası ve Slovakya Milli Takımı'nın kaptanı),  
  • Georgie Welcome (Honduras'ın C.D. Motagua takımının santraforu - memnun oldum ben de Goodbye!),  
  • Gojko Kačar (Hamburg'un Sırp orta sahası, Sırbistan Milli Takımı'nda da oynuyor - gerçi bizde de bu isme benzer Trabzonsporlu Giray Kaçar var ama olsun!), 
  • Giuseppe Mascara (Napoli'nin İtalyan forveti), 
  • Alain Junior Ollé Ollé (Norveç'in Stabæk takımının orta sahası - ismi duruma göre oley oley veya Allah Allah şeklinde söylenebilir, sevinç veya kızgınlık durumuna göre!),  
  • Sébastien Squillaci (Arsenal'in Fransız defansı)


Senin bu karede ne işin var Mesut?

Başbakan rahatsızlandı, ameliyat oldu ya, herkes sıraya girdi. Benzer şeyler daha önce de başbakanın annesi ölünce olmuştu. Bakıyoruz, iktidarın çocukları Arda Turan, Rıdvan Dilmen ve Acun Ilıcalı burada. İyi de benim anlamadığım Mesut Özil'in ne işi var burada? Şu anda İspanya'da yaşıyor, doğumunu bilmem ama Almanya'da yetişti, Alman Milli Takımı'nda oynuyor. Yani hiçbir çıkarı, bu kareye girecek hiçbir menfaat ilişkisi ve sebebi yok. O yüzden Mesut ne arıyor bu karede anlamadım... Bu arada, Emre Belözoğlu, Yıldırım Demirören, Adnan Polat gibi iktidarın futboldaki has çocukları nerede acaba? (Aşağıdaki fotoğraf da Beşiktaş-İBB maçından... YD'nin "taziye"den sonraki 2. olayı!)


Barcelona'nın büyük ayıbı!..

İspanya Kral Kupası'nda Barcelona'nın rakibi CE L'Hospitalet (tam adıyla Centre d'Esports l'Hospitalet) idi. Kendisi gibi Katalan bölgesinin L'Hospitalet de Llobregat şehrinin takımı. İspanya 2. Lig B Kategorisi'nde (3. Lige karşılık geliyor) mücadele ediyor ve takım 3. Grup'ta 33 puanla 3. sırada... Yani her 2 kulüp arasında dağlar kadar fark var. Aralarında 2 lig kademesi farkın dışında sıklet farkı da var. Birisi 6294 seyircilik sahada oynarken diğeri dünya çapında bir takım, en son da Japonya'da Dünya Kulüpler Şampiyonu oldu geldi. Yani ortada acayip derecede bir fark var, orantısız bir güç var... 

Neyse, turun ilk maçı 1-0 Barcelona lehine biterken Nou Camp'taki ikinci maç 9-0 gibi farklı bir skorla bitiyor. Ayıp, cidden ayıp! Zaten maçı Barcelona kazanacak, ki karşı takımın oyuncuları, teknik ekibi bile bırakın beraberliği, "3 farklı yenilsek bizim için başarıdır" diyecek konumda ama siz vurun abalıya misali 9 tane atıyorsunuz. Olay zaten, aşağıdaki videoda spikerin dediği gibi, Barcelona'nın yenmesi değil, kaç farklı galip geleceği...

Bazıları buna, "futbolda acımak yoktur, rakip kim olursa olsun atabileceğin kadar atarsın" diyecektir. Hatta Beşiktaş'ın Liverpool'a 8-0 yenilmesini, Fenerbahçe'nin Galatasaray'ı 6-0 yenmesini ve hatta  en son gerçekleşen, Manchester United'ın Arsenal'i 8-2 yenmesini filan gündeme getirecektir. Tamam, eğer rakibinizle aynı güce sahipseniz ya da yakın güçlerdeyseniz, aynı ligdeyseniz ve ayardaysanız, atarsınız ama belirttiğim durumda bu cidden ayıp. Neyi, kime ispat ediyorsunuz veya etmeye çalışıyorsunuz ki!



Bu durum bana 2002-2003 sezonunun 2. yarısındaki Kocaelispor-Beşiktaş maçını hatırlattı. Beşiktaş 5-0 öndedir ve daha fazlası için saldırmaktadır. O dönemki teknik direktör Lucescu müdahale eder. Rakibin zorda olduğunu, bu skorun yeterli olduğunu ve daha fazlasının rakibe ayıp olacağını belirterek, rakibine saygısından dolayı oyuncularından artık gol atmamalarını ister. (Hatta Lucescu'nun, maç esnasında yardımcısı Feyyaz Uçar'a "Söyle çocuklara, daha fazla atmasınlar, bu kadarı yeter. Rakibe ayıp oluyor." dediği rivayet edilir.)

"Kocaelispor zordaydı. Maçı kazanmak yeterliydi zaten. Rakibin zorluğundan faydalanmanın, 5-0'dan sonra daha da üstüne gidip, geri alınmayacak yaralanmalara sebep olmanın bir anlamı yoktu." Mircea Lucescu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ShareThis

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...