22 Kasım 2011 Salı

Skoru Bırak Çarşı'ya Bak!

Önceki gün (20 Kasım) Beşiktaş ile Galatasaray İnönü Stadı'nda karşı karşıya geldi. Bu maç, Beşiktaş'ın bu sezonki 2., Galatasaray'ın ise ilk derbisiydi. Bilindiği üzere maç 0-0 sona erdi. Derdim maçın analizini yapmak değil, ki bu konuda televizyonlardaki, gazetelerdeki spor "ulemalarından" daha kaliteli yazan, daha kaliteli analizler-incelemeler yapan birçok site ve blog var. Oralara bakabilirsiniz...

Derdim maçı konuşmak değil dedim ama birkaç kelam etmek istiyorum... Maça baktığımızda, nispeten üstün olan taraf Beşiktaş'tı, hatta galibiyeti kaçıran taraf Beşiktaş'tı diyebilirim. Maçın ilk 20 dakikasındaki Galatasaray'ın üstünlüğünü kırdı ve rakibine, maçın sonuna kadar sürecek bir üstünlük kurdu. Hele 20-25. dakikadan sonra, canı isteyince oynayan Almeida-Quaresma-Simao üçlüsünün şovu vardı ki, bu şovdan gol çıkmaması büyük şanssızlıktı... 


Dakikaları bırakıp genele bakınca, her ne kadar Beşiktaş nispeten üstün olsa da ne Beşiktaşlıları ne de Galatasaraylıları memnun eden bir oyun vardı. Noat Samisa bu durumu şu ifadelerle güzel özetlemiş: 

Ülkenin futbol ortamının özeti hükmünde bir maç oldu. Her iki takım da geçen sezonu bu maça taşıdı, birer 'tarz sahibi takım' görüntüsü sahaya konulamadı.

Nasıl konulsun ki? Mevcut federasyon ve futbol "ulemaları" futbolu mahvetmiş, ortada oynanacak bir futbol bırakmamış. Bunun en bariz örneğini Millî Takım'da gördük! Buna ek olarak, "play-off" adı altında tamamen Digitürk'ün dayatmasıyla ortaya konan bir sistem var. Bu sistem tamamen dekoder satmaya yönelik bir sistem ve play-off maçları ayrı paket hâlinde satılacak! Play-off ile birlikte hedef artık Şampiyon olmak, Şampiyonlar Ligi'ne ya da en kötü ihtimalle Avrupa'ya gitmek değil "ilk 4'e kalmak" oldu. Digitürk'ün dekoder pazarlama işini, pardon, play-off'u savunma işini Beşiktaş Başkanı Y.D.'nin üstlenmesi ne acı!


Neyse, maça dönecek olursak... Maça aslında damgasını vuran şunlar oldu: Galatasaraylı Semih, Galatasaraylı Sabri ile Beşiktaşlı Necip'in sakatlıkları, deplasman yasağı, Almeida'nın verilmeyen golü, Çarşı'nın Van'a yardımı ve Galatasaraylı Eboue'ye yapılanlar... Son ikisine aşağıda değineceğimden ilk dördüne kısaca değineyim... 

  • Galatasaraylı Semih'in, takımının aldığı 1 puanda çok büyük bir emeği var, kuşkusuz maçın yıldızı diyebiliriz. İyi bir oyun ortaya koydu, hatta net golü önledi. İyi oynadı, başarılıydı.
  • Sabri ile Necip'in oyuna girmeleri ile çıkmaları bir oldu neredeyse. İkisi de kötü şekilde sakatlandı, yazık oldu.
  • Deplasman yasağı maça damga vuranlardan biriydi... Bir önceki derbi olan Beşiktaş-Fenerbahçe derbisinde bu yoktu ama bu maçta bu karar alındı. Kimse kimseyi kandırmasın, bu karar tamamen Fenerbahçe ile Trabzonspor'un birbirleriyle olan maçlarında olay çıkmaması için alınmış bir karardır.
  • Almeida'nın verilmeyen golüne gelirsek... Hakem bu kararıyla doğrudan sonuca etki etmiş, Beşiktaş'ın galibiyetini engellemiştir. Herkesin belirttiği gibi ben de pozisyonun net bir şekilde gol olduğunu düşünüyorum. Olmayan bir faul vererek golü saymadı. Halbuki, maçın ilk yarısında Beşiktaşlı Ernst'e  rakip ceza sahası içinde yapılan bir hareket vardı ki belirtilen faulün aynısıydı. Ona faul vermedi ama buna verdi!



Dakika: 65... Soyun!

Maçtan önce, Çarşı'nın Van'daki depremzedeler için yapacağı hareketin maça damga vuracağı aşikardı. Ki öyle oldu. Dakikalar Van'ın plakası olan 65'i gösterdiğinde, soğuğa rağmen üzerlerindekini çıkartarak çıplak kaldı ve sahaya attı Çarşı Grubu. Amaçları, bu hareketleriyle, "Van üşüyor biz de üşüyoruz" mesajı vererek depremzedelerin yanında olduklarını belirtmek, onlara yardım yapmak ve en önemlisi de "babalığını yapmayan Devlet Baba'ya" ve halka onların durumunu hatırlatmaktı. Yardımdan öte mesaj ve hatırlatmaydı yoksa yardımlar zaten maç öncesi toplanmış, kamyonlara yüklenmişti.

Aslında Çarşı'nın bu hareketi ilk değil. Daha önce de Fenerbahçe derbisinde yardım için atkıları sahaya atmışlardı ancak Çarşı'nın bu hareketi, "sahaya yabancı madde atmak" olarak değerlendirildi ve kulübe ceza verildi!


Tribünde, o soğuğa rağmen çırılçıplak kalan insanların yaptığı hareket futbol sömürgenlerini utandırdı mı acaba? Hani, onca para kazanmalarına rağmen ve üstelik Milli Takım forması altında çok matah işler yapmışçasına "şu kadar milyon dolar prim verirseniz şu kadarı Van'daki depremzedelere" diyen, yani "kendim için istiyorsam namerdim, sırf depremzedeler için" diye yaklaşım gösteren sömürgenlerden bahsediyorum. Utandılar mı acaba? Hiç sanmıyorum!

Ha bir de olayı pornografiye vardıran yaklaşımlar söz konusu. Hadi popülizm diye olaya yaklaşanları anlarım, ki zaten yukarıda olayın aslını açıkladık, ama pornografiye vardırmak, hakarete vardırmak, alay etmek kabul edilir değil. Kendileri yapamadığı için mi, kıskandıkları için mi yoksa fanatizm mi bilinmez ama hoş değil! Burası Kapalı yakalamış:


Not: Yukarıda bahsettiğim gibi Galatasaraylı Eboue'ye yapılanlar ya da diğer şekliyle ırkçılık konusu / iddiası da maça damga vurdu ve hatta şu anda maçtan da öte bir hâl aldı. Bu konuya, bir sonraki yazıda ayrı bir şekilde değineceğim...

Not 2: Beşiktaşlıların hazırladığı ama İnönü'de açılamayan pankartı: N.Ç. Ağladığında


3 yorum:

  1. N.Ç'nin ne olduğunu çözemedim. Pankarttaki Godfather logosuda anında dikkatimi çekti:))

    YanıtlaSil
  2. Tamam, Google sayesinde çözdüm.

    YanıtlaSil

ShareThis

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...