24 Ekim 2011 Pazartesi

Kelimeler Düğümleniyor Boğazımda

Ülke olarak, halk olarak çok zor zamanlardan geçiyoruz. Ne desem, ne yazsam bilemiyorum. Aşağı yukarı son 2 haftadır ülke olarak gündemden gündeme geçiyoruz. Daha 2 hafta önce gündem Deniz Feneri ve Beşir Atalay bağlantısı idi. Arkasından ÖTV zamları geldi. Tam onu konuşurken 24 şehitle beynimizden vurulmuşa döndük. O hengamede Deniz Feneri sanıkları serbest bırakıldı, nice başka şeyler de şehitlere kilitlenmişken yapılıverdi. Bunlar yetmemiş gibi de Van 7.2 ile sarsıldı dün (23 Ekim 2011) saat 13.41'de. 

Eğer Türkiye gibi bir ülkede yaşıyorsanız olaylar çok hızlı gelişir. Sabah olmuş bir olay akşama eski bir olay gibi gelebilir, bir gün öncesinde olmuş bir olay, bir gün sonrasında sanki üzerinden 1 yıl geçmiş gibi tarihî bir hâl alabilir.

Daha önceden yazdığım bir yazıda aynen böyle yazmıştım. Yukarıdaki paragrafta yer alan, sadece son 2 haftada yaşadığımız olaylar bunu göstermiyor mu? Her bir olay, her bir gündem maddesi, hakkında ayrı ayrı  ve uzun uzun konuşulacak, yazılacak konular. Yine Türkiye gibi gündemin hızlı değiştiği, yeni gündem maddesinde eskisinin hemen unutulduğu bir ortamda, yukarıdaki gündemlerden hangisini yazmaya niyetlendiysem hep bir sonraki olay meydana geldi, yazının konusu da gündemle birlikte değişmek zorunda kaldı. Bu vesileyle, son gündem olan deprem faciası ile başlayıp yukarıda bahsettiğim konularda geriye doğru gitmeyi düşünüyorum.

23.10.2011 - 13.41 - Van 7.2

Çok değil, daha 5 gün önce (19 Ekim) büyük bir facia yaşamıştık, Hakkari'de 24 şehit verilmişti. Ondan bir gün önce ise Bitlis Güroymak'ta 8 şehit vardı. (Sonradan yaralıların da vefat etmesiyle sayı 10'a çıktı.) Gündem, şehitlerdi, terördü, askerdi. Konuyla ilgili şeylerdi ama sanırım bu facialar yetmemiş olacak ki daha büyük bir facia meydana geldi: Deprem!



Deprem konusunda ne yazsam, ne söylesem faydasız. Şunu baştan belirteyim, deprem konusunda akademik / bilimsel bilgilere sahip değilim, onun da ötesinde büyük bir deprem yaşamadım. (1999 Gölcük ve Düzce depremlerinde Almanya'daydım.) O yüzden, dikkat ederek yazmaya çalışacağım... Yine şunu da belirtmeyi uygun görüyorum: Hayatımda Van'a gitmedim hiç, yani şehir olarak Van'ın bende ve ailemde öyle özel bir yeri yok. Sadece, öğretmen olan eski ev arkadaşım askerlik görevini "öğretmen asker" olarak Van'da yaptı, üniversitede lisans eğitimim sırasında da Vanlı olan 2 arkadaşım vardı. Hepsi bu...


Daha dün sabah yani deprem sabahı Radikal Gazetesi, Van'ı ve Van Gölü'nü "Asıl afet devletmiş" başlığıyla manşete taşımıştı. "Afet, devleti vurmaz" başlığıyla verdiği haberde aynen şöyle diyordu: "Van Gölü kıyısındaki 6 mahalle 'sular yükseliyor' diyerek afet bölgesi ilan edildi. Vatandaş taşındı. Ardından buralara kamu binaları yapıldı." Kaderin cilvesi mi desek bilmiyorum, bu haberi gördüğüm ve okuduğum dakikalarda deprem oldu Van'da.

Haber internete bomba gibi düştü ve dün öğle vakitlerinden itibaren tek gündem, konuşulan, tartışılan tek şey deprem... 2 paragraf üstte belirttiğim gibi deprem konusunun bilimselliğine girmeyeceğim ama "benim de diyeceklerim var" babında bir şeyler ifade etmeye çalışacağım...

Yardım

Önce yardım konusuna girelim. Yardımlarınızı şu şekilde yapabilirsiniz:

  • 2868'e boş mesaj göndererek (Kızılay - 5 TL) 
  • AKUT yazıp 2930'a göndererek (AKUT - 5 TL)

    Hiçbir şey yap(a)masanız da mesajlar ile maddî yardım yapabilirsiniz. Burada şu uyarıyı yapmak gerekiyor; maddî yardımlarınızı sadece Kızılay ve AKUT ile yapın, onun dışında kimseye / hiçbir kuruma bulaşmayın, onların dışında hiçbir kurumla para göndermeyin. Sahtekârlara, sömürücülere karşı uyanık olalım. Bu konuda, dünden beri çok güzel bir hareket ve AKUT ve Kızılay dışında kimseyle para gönderilmemesi konusunda güzel bir kampanya var... İlerleyen gün ve haftalarda, çeşitli kişi ve kuruluşlar, bu depremi fırsat bilerek yardım adı altında para toplayacaktır, camilerde para toplanacaktır. Aman diyorum, bilmediğimiz, güvenmediğimiz, yerine ulaştıracağı konusunda emin olmadığımız kişi ve kurumlar aracılığıyla para yardımında bulunmayalım, AKUT ve Kızılay'dan şaşmayalım.


    Yardım demişken, AKUT ve Kızılay ilk andan itibaren güzel bir şekilde çalışıyor, halk da yardım ediyor. Ancak konu Somali, Libya, Filistin, vs. olunca harekete geçen kişi ve kuruluşlar, konu ülkemiz ve halkımız olunca her zamanki gibi sessiz, hiçbirinin sesi çıkmıyor, çıkmadı şu ana kadar. Neredeler acaba? Adlarını anmak istemediğim derneklerin kimisi bu depremi halen görmedi, kimisi de sessiz ve cılız bir şekilde bu faciaya yer veriyor. Bu şekilde, yardımseverlikleri, vatanseverlikleri ve samimiyetleri de sınanmış oluyor!

    Para yardımları dışında malzeme yardımı da yapabilirsiniz. Bu konuda yine güvendiğiniz kişi ve kurumlar ile yollayın eşyalarınızı ve "güvenilirse" yerel yönetimleriniz aracılığıyla yapın. Van Depremi ile ilgili kurulan http://vandepremi.com/ sitesinde ihtiyaç duyulan malzemeler ile il il yardımların toplanma merkezi belirtilmiş. Malzeme yardımında, paketin üzerine, içinde ne olduğunu yazdığınız takdirde tasnifi ve dağıtımı hızlanacaktır. Malzeme yardımını 2 şekilde yapabilirsiniz:

    • http://vandepremi.com/ sitesindeki toplama merkezleri ile (yerel yönetimler). 
    • Bireysel olarak... Bunun için, kargo şirketleri (Yurtiçi, MNG, PTT, Sürat, Aras Kargo) veya Van'a giden otobüs şirketleri (Bitlis Taç, Van Gölü, Best Van, Van Gölü Turizm) ile yardımlarınızı ücretsiz olarak gönderebilirsiniz. Bunun için gerekli adres: Van Merkez Belediye Garajı Kriz Masası.

      Deprem ve Türkiye

      Türkiye olarak deprem kuşağında olan bir ülke olduğumuzu hiçbir zaman unutmamalıyız. Unutmamalıyız ama maalesef hep olunca aklımıza geliyor deprem ve depremden sonra gene kulağımızın üstüne yatıyoruz, ki ancak bir sonraki depremde uyanıyoruz yeniden. Bu maalesef ülkemizin deprem gerçeği ve bir gerçek daha var ki şimdi, bilgili-bilgisiz herkes deprem uzmanı, deprem yorumcusu kesilir. Tabiî bir de bu depremin magazin kısmı olacak maalesef.


      17 Ağustos 1999 depremine dair söylenen bir söz vardı "7.4 yetmedi  mi?" diye. (Yeni Asya Gazetesi'nin "İlahi İkaz" karikatürü ile benzer yorum bu deprem için de yapıldı.) Her ne kadar o sözü söyleyenler ile benim söylemem arasındaki sebepler farklı olsa da ben de aynı şeyi söylüyorum: "7.4 yetmedi mi?" Hatta ekliyorum: "7.2 de mi yetmedi?" Deprem için ne zaman önlem alacağız, deprem gerçeğini ne zaman öğreneceğiz? Ne zaman düzgün binalar yapacağız, ne zaman halk olarak deprem konusunda bilgi sahibi olacağız? Tamam, depremi önleyemeyiz ama sonuçları için ne zaman "neden?" diye soracağız? Japonya aynı şiddette ve hatta daha şiddetli depremlerde yay gibi sallanıyor ama maaşallah adamlarda hiçbir şey olmuyor. Ne doğru dürüst bir bina hasarı ne de doğru düzgün bir can kaybı. Halbuki bizde biraz şiddetli bir depremde her yer dümdüz oluyor, ki bu sadece Van için değil İstanbul, İzmir dahil her ilimiz için geçerli. Maalesef hiçbir ilimiz depreme tam olarak hazır değil, herhangi bir ilde yaşanacak bir deprem benzer facialara yol açacaktır. Ölü sayısından bahsetmiyorum bile. Bu 7.2'lik depremde bile (yüzeye yakın olduğu için hissedilen 9) şu anda ölü sayısı 300'e yaklaştı (an itibariyle 279 ve bunların 22'si öğretmen) ve 1000'i bulması ve hatta geçmesi bekleniyor, ek olarak da binlerce yaralı. Bu konuda, depremin gündüz olması ile avunmaya çalışıyoruz.

      Devam ediyorum sorularıma... Kaçımız deprem anında ne yapılacağını biliyoruz ve yine kaçımız enkaz altında kaldığımız anda ne yapacağımızı biliyoruz? Kaçımız enkaz kaldırma ve kurtarma faaliyetlerini, ilk yardımı biliyor? Ne zaman bu ülkede okullara "doğal afetler ve ilk yardım" dersi (sadece deprem değil) konulacak? (Bu ders hem doğal afetleri ve hem de sadece afetler için değil genelde ilk yardım konusunu içermeli. Ek olarak sınıflardan bağımsız olarak, ilkokuldan itibaren lise bitene kadar her sene konmalı.)

      Depremlerin sonucu için herkeste suç var. Uğraşmak istemeyen ve "Benim belediyede adamım var." diyerek torpil arayan ev sahipleri ve müteahhitlerde, işini düzgün yapmayıp 3 kuruşluk rüşvete tav olup "olur" veren görevlilerde, ev alırken gerek binanın zeminin nasıl olduğunu ve gerekse de binanın depreme dayanıklılığını araştırmayan insanlarda ve de bu konularda hiçbir şey yapmayan devlette suç var. Hükümetin gayrıresmî müteahhidi Ali Ağaoğlu "zamanında inşaatları deniz kumundan yapardık" açıklamasını yapıyor ama ilginçtir devlet de halk da hiçbir şey yapmıyor:

      "Avazım çıktığı kadar bağırıyorum. İstanbul konut inşaat sektörünü en iyi bilen isimlerden biri olarak söylüyorum ki; mevcut yapı stoğunun yüzde 70'i deprem açısından güvenli değil. 1970'li yıllarda İstanbul'un Anadolu yakasında yapılan yapıların büyük bir kısmına inşaat malzemesini ben sattım. Kumları Marmara Denizi'nden demirleri hurdadan çektik. O zamanın şartlarında en iyi malzeme buydu. Sadece biz değil tüm firmalar aynı şeyi yapıyordu. Deprem olursa İstanbul'a ordu bile giremez, ölen şanslıdır."

      Ortada bir itiraf var. Bir mütehhit yaptığı binaları, nasıl zengin olduğunu ve vurdumduymazlığı itiraf ediyor bu açıklamayla. Buna rağmen bir tepki, hakkında bir işlem yok, tam tersine inşaatlarına devam ediyor, ilgi görüyor. Bu açıklama ve vurdumduymazlıktan sonra kimse kalkıp da şu kadar kişi öldü, şu kadar kişi yaralandı diye gözyaşı dökmesin.

      Bu devlet Libya'ya 300 milyon dolar gönderiyor, halbuki bu para ile bu ülkede çok şey yapılabilir. (Sonra da açığı, zamlarla halktan karşılıyorlar.) En azından bu depremle ilgili bir şey yapılabilir. Devlet ve yardım demişken bugün Başbakanlık, kendisine bağlı olan Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) aracılığıyla yardım kampanyası başlatıyor. Bu vesileyle, devletliğini yapmayıp hantal davranarak vatandaştan yardım toplayan bir devlet oluyor.

      Devlet demişken oradan devam edelim. Şu ana kadar birçok ülke Van'daki deprem için arıyor, geçmiş olsun dileklerini iletiyor, yardım teklif ediyor. Bu konuda ilk arayan ve yardım teklif eden ülke, zorla düşman olmaya çalıştığımız İsrail oldu. Ardından da ekonomisi çökmüş Yunanistan oldu. İlginçtir, ülke olarak çok önem verdiğimiz Filistin'den, Libya'dan yani genel olarak Araplardan ses yok. Ancak bu konuda ilginç gelişmeler de oluyor, Başbakanlık olarak yardım kampanyası başlatarak halktan yardım toplayan, talep eden devlet, "güçlü görünmek için" İsrail, İspanya, Almanya başta olmak üzere yardım teklif eden ülkelerin tekliflerini reddediyor. Gel de çık işin içinden! Bunun mantığını anlamaya çalışıyorum ama bulamıyorum! Neyse ki kardeş ülkeler Azerbaycan ve Pakistan yardım teklif etmeden doğrudan gelip çalışmalara başladılar. İyi ki teklif etmediler yoksa onlar da reddedilirdi.


      Devlet kanalından devam edelim yine... Bu devlet, 17 Ağustos 1999'daki depremin ardından bir vergi koydu: Kamuoyunda "Deprem Vergisi" diye bilinen ancak daha sonra kapsamı da genişletilerek yasalaşan Özel İşlem Vergisi ve Faiz Vergisi. (Lady İmam'ın blogunda bu vergi ile ilgili güzel ve açıklayıcı bir yazı var.) Geçici ve hatta bir seferliğine çıkartılmıştı bu vergi ama geçici değil kalıcı oldu, kemikleşti. İşte bu verginin ya da kesintilerin bugün 30 milyar TL'yi (hatta bazı iddialara göre 40 milyar TL'yi) aştığı söyleniyor. İşte tam da bu noktada şu soruları sormak farz oluyor: Nerede bu paralar, bu paralara ne oldu ve neden şimdi deprem bölgesinde kullanılmıyor? Lady İmam'ın sorduğu gibi bu paralar harcandı mı ve nereye harcandı?

      Depremin Gösterdikleri

      İktidar partisi AKP'nin Vanlı Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik Van'daki çalışmaları konusunda Kızılay için "sınıfta kaldı" yorumunu yapıyor. Somali konulu yazımda da belirttiğim gibi Kızılay konusunda ortada bir şeyler dönüyor, ortada bir yolsuzluk var. Kızılay Başkanı Tekin Küçükali, Somali kampanyaları başlarken istifa ediyor. Deprem gerçeği ve Kızılay'ın durumu gösterdi ki yardım kuruluşları nemalanılacak, siyasî otorite kurulacak yerler değil. Bakın ihtiyaç hâlinde bir şey yapılamıyor.

      Depremin gösterdiği başka şeyler de var. Yukarıda belirttiğim gibi okullara "doğal afetler ve ilk yardım" dersleri konulmalı, afetler için güçlü, donanımlı, bilgili ekipler yetiştirilmeli, var olanların da sayısı artırılmalı. Bugün ülkede boş olan her yere mantar gibi yeni binalar dikiliyor, ki bu binaların, dairelerin sayısı ihtiyaçtan fazla. Plansız-programsız bir yapılaşma bu. Bu konuda bilinçli, planlı-programlı bir politika güdülmeli, eski ve dayanıksız-çürük binalar güçlendirilmeli ya da yıkılmalı. Kanal İstanbul gibi ucube projelerden vazgeçilmeli.


      Son olarak belirtmek istediğim bazı hususlar var... Yukarıda belirttiğim gibi konu Filistin, Somali, Libya yani Araplar söz konusu olunca sesleri çıkan, yardımlara koşanlar şu anda ortalıkta yoklar. Her zaman belirttiğimiz gibi bu ülkenin insanlarının 1 Filistinli kadar değeri olmadığı anlaşıldı.

      Halk yardım ediyor, edecektir ama aynı şeyi iktidar mensuplarından ve yandaşlarından da bekliyoruz. Örneğin o camiadaki kadınlar artık birkaç bin dolarlık çantalar, yüzükler takıyor, camia mensupları ve yandaş işadamları her fırsatta zenginliklerini vurguluyorlar. Onlar neden ortalıkta yoklar? Yandaş ve yalaka şarkıcı, oyuncu, sunucu, vs. ekibe ise hiç girmiyorum bile! Şimdi saklandılar ama bir süre sonra yine piyasaya çıkacaklardır.

      En son olarak... İnternette ırkçılığa, faşistliğe varan yorumlar yapılıyor depreme dair. Bu tür şeylerden kaçınalım. Siyaseti sonra yine yaparız. Her zaman bu ülkenin her insanının da her şehrinin de aynı olduğunu söylüyoruz. Şimdi bunu göstermemiz gerek... Irkçı, faşist yorumları yapanlar ancak bir avuç insan. Şu anda ülkenin her yerinden Van'a yardım yağıyor, halk kenetlenmiş durumda. Bu halk kenetlendiğini , bilik olduğunu, bir olduğunu gösterdi yine. İşte bu vesileyle, teröre ve bu ülkeyi bölmek isteyenlere en güzel cevap veriliyor...

      Not:  Depremle ilgili olarak Google "Kişi Bulucu" adında çok güzel bir uygulamayı devreye soktu.

      Not 2: Depremin ardından Van'daki hapishaneden 150 kişi firar etti ancak bunların 50'si, ailelerinin durumunu gördükten sonra geri döndü. Komedi filmlerini aratmayacak bu olay, deprem konusunda yüzümüzü biraz gülümsetti.

      Not 3: Depremin ardından bölgeye ilk elini uzatan kurum, her fırsatta yıpratılmaya çalışılan TSK oldu. Bir taraftan Kuzey Irak'ta operasyon yapan ve PKK ile mücadele eden TSK, diğer bir taraftan da Van'da depremzedelere yardım elini uzatıyor.

      Hiç yorum yok:

      Yorum Gönder

      ShareThis

      Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...