13 Mart 2011 Pazar

Bu Kadar Kötü Bir Forma Galatasaray'a Yakışmadı

Eskiden futbol hastası sayılırdım, hele ortaokuldayken felakettim. Ama yıllar geçince, hayat ilerleyip ilgilendiklerim değişince futboldan uzaklaştım. Öyle ki TV'de denk gelince bile pek izlemiyorum, işte öyle bakıp geçiyorum bazen, o da özetlerine veya futbol programlarına. Neyse...

Dedim ya, futboldan o kadar uzaklaşmışım ki bu haftasonu maç olduğunu bile unutmuşum. Akşam TV'de zap yaparken TRT'de Ankaragücü-Galatasaray maçının özetlerine denk geldim. Ankaragücü 3-2 kazanmış maçı, tebrikler...

Yalnız, maçın özetlerini izlerken, maçtan çok Galatasaray'ın formasına takıldı gözüm, maçtan çok formaları izledim. Bir Beşiktaşlı olarak beni ilgilendirmez ama Galatasaray'ın kendine adam gibi bir tasarımcı bulması gerek... Daha önce Galatasaray'ın 100. yıl logosu rezaleti vardı, ki o logoda, dikkat edilirse aslanın kuyruğuyla "fb" yazılıydı...

Bu logo rezaletinden sonraki 2. rezalet de bu akşamki Ankaragücü maçındaki forması. Tam anlamıyla rezaletti. Bakar mısınız şunlara, sanki amatör ligte oynayan bir takım. Özensiz ve berbat bir tasarım, kötü bir renk seçimi... Numara kısmı zaten ayrı felaket, yazı stili kötü. Daha da önemlisi sanki yapıştırma gibi. Hani dizilerde olur ya, reklam kısmını göstermemek için formalara bant yapıştırılır, aynen ona benziyor...


Halbuki Ankaragücü'nün forması öyle değildi, gayet güzeldi, beğendim yani...



Bu formalar Galatasaray'a yakışmıyor. Benim anlamadığım, koskoca Galatasaray'da adam gibi bir tasarımcı yok mu? Bu formaları kimse incelemiyor mu? Allah'ın bir kulu da çıkıp "aga bu ne biçim forma böyle" demiyor mu? 

Peki, bir Beşiktaşlı olarak Galatasaray'ın forması beni niye gerdi? Yukarıda dediğim gibi, beni ilgilendirmez aslında ama ben göz zevki için bunları ifade ediyorum... Tamam belki duygusal açıdan Beşiktaş'ın formalarındaki kusurları pek göremem ama diğer takımların formalarını çok eleştirmişimdir. Galatasaray'ın, Fenerbahçe'nin formalarını çok eleştirdiğim oldu, ancak beğendiklerim de oldu. Bir ara Fenerbahçe'nin koyu lacivert bir forması vardı, çok beğenmiştim. Hatırlıyorum, "Fenerbahçeli olsaydım bu formayı kesin alırdım." demiştim. 

Sözün kısası ve de özeti, bu akşamki forma şu güne kadar gördüğüm en kötü formaydı. Bence Galatasaray hemen kendine bir tasarımcı bulsun ya da varsa da tasarımcısını değiştirsin. Galatasaray gibi bir takıma bu forma yakışmıyor...

Türkiye'de İnternet-Bilgisayar Kullanım Oranları

Bilgi çağıydı, internetti, bilmem neydi derken her evde internet, hatta daha da ötesi neredeyse her evde bilgisayar olduğunu düşündük. Ama gerçekler o yönde değil. TÜİK'in 18 Ağustos 2010 tarihinde yayınladığı verilere göre son yıllarda hem internet hem de PC kullanımı artmış ancak bu henüz nüfusun yarısına bile eşdeğer değil. Şu bir gerçek, evet müthiş bir artış var bu yönde, öyle ki 2007'den 2010'a internet erişimi olan hane sayısı 2 katın üstüne çıkmış, hatta son yılda (2009-2010) 1/3 oranında artmış...


Tabiî raporda belirtilmemiş ama şahsî kanaatim bu kullanımın batıda daha yoğun olduğu yönünde, zira biz batıda oturanları, hele hele İzmir gibi büyükşehirlerde oturanları "artık her evde bilgisayar var, internet var" şeklinde konuşturtan, düşündürten, hatta aksi bir durumla karşılaşıldığında "nasıl olur ya" şeklinde şaşırmayla ağzını bir karış açık bırakan durumun kaynağı da oturduğumuz yer ve bölge...

Neyse, TÜİK verilerine göre "İnternete erişim imkânı olmayan hanelerin %26,3’ü İnternet kullanımına gerek duymadıklarını belirtmişlerdir. ADSL %73,3 ile hanelerde kullanılan en yaygın İnternet bağlantı türüdür." Erkeklerin % 53,4'ü ve kadınların % 33,2'si bilgisayar kullanırken, internet kullanımında bu oran % 51,8'e % 31,7 şeklinde...

Merak edenler, ilgi duyanlar, araştırma yapanlar ilgili rapora TÜİK'in sitesinden ulaşabilir...

7 Mart 2011 Pazartesi

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü


"8 Mart 1857 tarihinde New York’taki bir tekstil fabrikasında 40.000 dokuma işçisi greve başlamıştı. Grevin gerekçesi ise, daha iyi çalışma koşulları elde etmekti. Ancak yapılan bu grev sonucunda polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda çoğu kadın 129 işçi can verdi. İşçilerin cenaze törenine 100 bini aşkın kişi katıldı.

26-27 Haziran 1910 tarihinde Kopenhag’da 2. Sosyalist Enternasyonal’e bağlı toplanan Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı’nda Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına, 8 Mart'ın "Internationaler Frauentag" (International Women's Day - Dünya Kadınlar Günü) olarak anılması önerisini getirdi ve öneri oybirliğiyle kabul edildi.

İlk yıllarda belli bir tarih saptanmamıştı ve değişen tarihlerde fakat her zaman ilkbaharda anılıyordu. Tarihin 8 Mart olarak saptanışı 1921'de Moskova'da gerçekleştirilen 3. Uluslararası Kadınlar Konferansı'nda gerçekleşti ve bu günün "Dünya Emekçi Kadınlar Günü" olarak kutlanması kararlaştırıldı. Birinci ve İkinci Dünya Savaşı yılları arasında bazı ülkelerde anılması yasaklanan Dünya Kadınlar Günü, 1960'lı yılların sonunda Amerika Birleşik Devletleri'nde de anılmaya başlanmasıyla daha güçlü bir şekilde gündeme geldi. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 16 Aralık 1977 tarihinde 8 Mart'ın "Dünya Kadınlar Günü" olarak anılmasını kabul etti. Birleşmiş Milletler'in sitesinde günün tarihine ilişkin bölümde, kutlamanın New York'ta ölen işçilerin anısına yapıldığı yazılmamıştır.


8 Mart, Türkiye’de ilk kez 1921 yılında "Emekçi Kadınlar Günü" olarak kutlanmıştır. 1975 yılında ve onu izleyen yıllarda daha yaygın, ve yığınsal olarak kutlandı, kapalı mekanlardan sokaklara taşındı. "Birleşmiş Milletler Kadınlar On Yılı" programından Türkiye'nin de etkilenmesiyle, 1975 yılında "Türkiye 1975 Kadın Yılı" kongresi yapıldı. 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi'nden sonra dört yıl süreyle herhangi bir kutlama yapılmadı. 1984 yılından beri düzenli olarak her yıl çeşitli kadın örgütleri tarafından "Dünya Kadınlar Günü" kutlanmaktadır. Ülkemizde her yıl kutlanan kadınlar günü, sembolik olmaktan öteye gidememektedir. Çünkü hala erkek egemen bir toplum yapısı içinde, kadına gereken önem ve değer verilememektedir."

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nün tarihçesi bu şekilde. Bu tarihçeyi ağırlıklı olarak wikipedia'dan aldım ve ayrıntısını da gene oradan okursunuz...

Ülkemizde (ve dünyada da) kadın olmanın ne denli zor olduğunu biliyoruz. Bir erkek olarak, kadınların yaşadıklarını yaşamadığım için bu konuda ahkam kesmek hem zor hem de laubalilik olur. Dolayısıyla bu tür bir laubaliliğe girmek istemiyorum. 

1 Mart 2011 tarihinde Hürriyet yazarlarından Kanat Atkaya, Amerikalı yazar Jessica Valenti'nin kitabını köşesine taşımış. Kitabın adı: He's A Stud, She's A Slut. (Erkekse Damızlık, Kadınsa Sürtük). Valenti'nin yazdıklarından bir kısmını okuyunca, bir ara "acaba Türkiye'yi mi yazmış" derken Amerika'yı ve Amerikan toplumunu anlattığını görünce bunun sadece ülkemize ait bir durum değil tüm dünyada görülen (hem de benzer şekilde) bir durum olduğu görülüyor.


Son yıllarda ülkemiz maalesef kadın ölümleriyle de anılıyor. Öyle ki, özellikle son 7 yılda kadın cinayetleri, töreydi, namustu, bilmem neydi derken % 1400 artmış. Bir rekor aranıyorsa, buyrun işte size rekor!.. Konuyla ilgili olarak Türksolu'ndan Nevin Apaydın güzel bir yazı yazmış, okumanızı öneririm...


Bu vesileyle tüm kadınların "8 Mart Dünya Emekçi Kadnlar Günü"nü kutlarım...

6 Mart 2011 Pazar

Günde Ortalama 4 Milyon Ekmek Çöpe Atılıyor!!!

İnternette gezinirken bir haber dikkatimi çekti. Konu ekmeklerin çöpe atılması... Ülkemizde o kadar aç insan varken bu ekmekler neden çöpe atılıyor? Artı günde 4 milyon ekmek demek yılda yaklaşık 1,5 milyar ekmeğin çöpe atılması demek. Varın, yılda kaç yüz milyon liranın çöpe atıldığını siz hesap edin!!! Hem ekmek kutsal diyeceksin hem de ekmeği çöpe atacaksın!!! Hem israf haram, günah diyeceksin, hem de ekmeği yani parayı çöpe atacaksın!!! Bir de bunun üstüne açım diyeceksin, yoksulum diyeceksin!!!


"Balıkesir Fırıncılar Odası Başkanı Niyazi Tunç, Türkiye’de günde ortalama 4 milyon ekmeğin çöpe atıldığını söyledi.

Tunç, bu rakamın, nüfusu 4 milyondan az olan Litvanya, Arnavutluk, Ermenistan ve bu ölçekteki 70`e yakın ülkenin ekmek ihtiyacına eşit olduğunu vurguladı.


Ekmeğin tarladan sofralara gelene kadar zor bir süreçten geçtiğini ifade eden Oda Başkanı Tunç, son yıllarda dünyayı tehdit eden açlık tehlikesinin önüne, ekmek israfına mani olarak geçilebileceğini savundu. Balıkesir'de günde ortalama 10 bin ekmeğin israf edildiğini, bunun da yaklaşık 5 bin liraya tekabül ettiğini belirten Niyazi Tunç, vatandaşların yiyecekleri kadar ekmek almasnı istedi.

Türkiye'de ekmek israfı konusunda henüz yeterli istatistik olmadığının altını çizen Balıkesir Fırıncılar Odası Başkanı, 'Ülkemizde günlük ekmek tüketiminin 80 milyon tane olduğunu ve yüzde 5'inin israf edildiğini düşünürsek, her gün 4 milyon ekmeği çöpe atmaktayız. Bu tablo, israfı önleme mücadelesinin ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Ekmek israfı, millî servet kaybıdır.' dedi."

5 Mart 2011 Cumartesi

Sasha Grey Türkiye'de

Sasha Grey'i tanımayan yoktur sanırım. Kendisi yazar, aktivist, entellektüel, model, kapak yıldızı, oyuncu, müzisyen, DJ... On parmakta on marifet cinsinden. Ama en önemli özelliği, kitlelerin kendisini tanımasını sağlayan ve insanların en çok ilgilendiği özelliği ise porno yıldızı olması...

Bu ablamız (abla dediğime bakmayın, kendisi benden aşağı-yukarı 2,5 yaş küçük), bu gece (5 Mart 2011) ilk kez Türkiye'ye geliyor: İstanbul Roxy Bar'da DJlik yapacak kendisi... 


Bu gece Roxy Bar'da bir patlama olacağı kesin. Sasha Grey'i ve daha da ötesinde bir pornocuyu "dünya gözüyle göreyim" diyen insanlar dolduracaktır orayı. Sanki Sasha ablamız (bak gene abla dedim) gelen herkese "verecekmiş" gibi yurdum abazanlarıyla dolu olacaktır. Bu yüzden, Biletix şöyle bir uyarı koymuş: "Organizasyon şirketi uygun görmediği kişileri bilet ücretini iade ederek etkinlik mekanına almama hakkına sahiptir." (Bilmiyorum bu durum başka etkinlikler için de geçerli mi yoksa sadece buna mı özel.)

Ancak benim esas merak ettiğim husus, ekşisözlükte konuyla ilgili yapılan bir yorumda saklı: "Hangi ensesi ve cüzdanı kalın abi götürecek acaba hatunu diye düşündüğüm etkinlik. Roxy performansı tamamen paravan olsa gerek. Başka performanslar söz konusu olacaktır..." Evet, benim de merak ettiğim husus bu. Acaba bu geceden, hangi büyük Türk büyüğü "kârlı" çıktı ya da çıkacak???

ShareThis

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...